Bu Blogda Ara

16 Aralık 2010 Perşembe

Total Futbol'un zaferi

Yıllardır süren bir tartışmadır; milyonluk ayaklar mı ? Özkaynak futbolcularmı? Sorunun cevabı net olmasına rağmen karşıt fikirlerin taşıyıcıları otoriter ve sembol kitleler olduğu için tartışma paradoks haline dönüşmüştür.Türkiye'de endüstriyel futbol'un kavrayamadığı şey ise "pahalı transferle başarının geleceği" kanısıdır.Son bir kaç sezondur değişen futbolu kavrayamayan ve Avrupa vizesini zor görmüş olan 3 büyükler; her sezon başı milyonlarca avro verip bir sürü futbolcu getirdikten sonra, daha terleri soğumadan geri gönderiyorlar.Geçmiş senelere bakıldığında gönderilenlerin listesi bir hayli kabardığı görülüyor.Yaşanan milyonlarca avro kayba rağmen sorunun kökenine inilmeyip,hatanın telafisi yine milyon avro kayıplarla aynı hatada aranıyor.Türkiye futbolu çoktan transfer harcamaları listesinde 6. sıraya yükselmiştir.Fakat Avrupa kupalarında boy gösterebilen yalnızca 2 takımımız vardır.Biri bu yılın flash transferlerini yapan Beşiktaş diğeri ise bağrımızdan kopup gelen Bursaspor.İslam Çupi'nin 1966 yılında attığı başlıktaki gibi"Anadolu Futbolu baş kaldırıyor" çünkü onlar Avrupa futbolu gören "büyüklerinden" önce yeni futbol anlayışı olan total futbolu kavradılar.Ve yine İslam Çupi'nin aynı yazısında geçen bir paragrafı kanıtladılar." Bir mavi bin liraya koşan nazeninleri alıp bir kenara atmak için, tribünlerinden başka büyüklüğü kalmamış o aristokrat sahalara gelecekler. O zaman bu ihtiyar saksı futbolunu bulamayacağız."
 
Total futbol felsefesinin dünyada son yıllardaki taşıyıcısı Barcelona'dır.Barcelona şu anki şemasıyla incelendiğinde bir yıldızlar karmasıdır.Fakat bunu büyük meblalara yaptığı transferlere değil kendi  yetiştirdiği ve net bir şekilde işlediği sistem futboluna yani total futbol felsefesine borçludur.Barça kadrosunda buluna yıldızlarda yine yıldız olmalarını bu oyun anlayışı ve sahada beraber oynadığı bu kadroya borçludur.İlk 11inde oynayan 9 futbolcuyu kendi altyapısından yani özbünyesinden yetiştiren Barça bunu son 3 sezondur oynadığı futbolla bize bir resital misali izletiyor.Hem güzel oyun hem iyi sonuç hemde parmakla gösterilen,izlerken "vay be abi"dedirten anlayış.        
 
Gökyüzü'nün yalnız yıldızlarına (Los Galacticos) karşı yeryüzünde alternatif oluşturup back'inde oynayan arkadaşlarına güvenmek kısa vade'de olan bir şey değil bunun adı "Total futbol"tohumlarını yüzyılın  en iyi teknik direktörü seçilen Rinus Michels'in attığı bir felsefe.Barça'da Michels'le başlayan Cruyff,Van Gaal ve Rijkaard, Guardiola'yla süren bir sistem bir yaşam biçimi.Sabrın özverinin,inanmanın,futbolcu ve teknik direktörün birbirine güvenmesi ve anlamasının sonucunu. Real Madird maçında oynanan futbol bienaliyle gördük. Yeşil çim üzerinde hiç bir ismin diğerinden daha önemli olmadığını ve back'inde oynayan oyuncunun yaptığı hatayı hiçbir ismin "yıldızının" engelleyemediğinin bilindiği bu anlayış; birliktelik, güven ve bütünlüğü doğurmuştur.Saha'da topa vuranın Benjamin Franklin'in değil takım arkadaşına güvenen, Benjamin Franklin'in resmini az gören futbolcular olduğunu ispatlamıştır.
 
Aslında bu konuyu Bursaspor üzerinden işlemek daha anlamlı olacaktır. Çünkü Barcelona oyunun kurallarını bilen ve bu kuralları hiçe saymadan fakat azaltarak sürece yön vermektedir. Bursaspor'un ise bu oyundaki kimliği biraz daha farklıdır. Yani Bursaspor bu işin mızıkcı çocuğu, çamurda kirlenen çocukların, görkemli zenon ışıklarla süslenmiş stadyumlardaki zaferidir. Rakiplerinin bi kaç oyuncusunun toplamından daha ucuz bi kadroyla, bu oyunun kurallarını belirleme çabası ve başarısıdır. Yine Bursaspor abilerini döven bir çocuğun göğsünü gere gere mahallede gezmesidir.  Bursaspor teknik ekibinden yönetimine büyük bir risk alarak tabiri caizse elini taşın altına koymasıyla total futbol gerceğini gelecekten bu güne taşımış ve yol gösterici olmuştur. Aziz Yıldırım, Adnan Polat ve Yıldırım Demirören gibi Türkiye futbolunun sembolleşmiş isimlerinin taşıyıcı olduğu yıldızlar futbolunun kıyamet alametidir.  
 
Başarı sadece kendi liginde şampiyon olmak yada avrupa kupalarına kaltılmak değildir.Başarı sabredip ortaya kendi emeğinle yetiştirdiğin futbolcular bir ekol yaratmaktır.Endüstriyel futbol çağında başarı tanımı bol para harcamak C.Ronaldo, D.Guiza, Lincoln  gibi janti yıldızlar transfer etmek değildir. Başarı; Messi çelimsiz haliyle endüstriyel futbol kerhanesi'nin bezirganlarına ders vermesi, ve Sercan'ın yıldızlaşmasıdır. Başarı düşmek üzere olan Bursasporun Ertuğrul Sağlam'la şampiyon olmasıdır. Kapitalizmin bu oyunu nasıl kirlettiği apaçık ortadadır.Metin Kurt'un söylediği gibi"Futbol arsa'da ve çamur'da oynadığı zaman güzeldir,borsa'da oynandığı zaman çirkindir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder